Selçuk Bedük - Sürünenler
G.P. 08
Eşler birbirlerine ikinci kuzenleri kadar gendeştir. Arkadaşlar birbirlerine dördüncü kuzenleri kadar gendeştir. Zengin zengini, eğitimli eğitimliyi seçmeye meyillidir. Üstler üstte, altlar altta kalır. Avantajlar ve dezavantajlar kuşaklar arası aktarılır. Kısacası, iktidar bir günde, bir kişiyle kurulmaz. İnsanlar benzerlerini seçerler. Toplum tabakalaşır ve ast-üst ilişkileri ile bağlanır. Hiyerarşi üstten alta akar .
Tüm bu seçiciliğe ve homofiliye rağmen, farklının orada bulunuşu olasılık bir gerçekliktir. Farklının kabul edilmediği, varlığının sayılmadığı katı toplumlarda değişik özellikler potansiyel olmak yerine eksiklik olarak görülür. Dolayısıyla, farklı olan bulunduğu tabakadan bağımsız olarak hep dışarıda kalır. Tabakaları korumak için, iktidar farklıyı yemek zorundadır.
Doğu’nun anlatımından G.P. 08’ de, iktidar ebeveyn evidir. Çocuk iktidarın heybetini bütün vücuduyla, evin her köşesinde hisseder. Banyoda, kahvaltı masasında ya da perdenin arkasında. Annesinin burnu, babasının saçı ondadır; oyunun nasıl oynanacağını da büyükler defalarca öğretmiştir, ama o bir türlü beceremez. Farklı olan hep saklanmak ister. Hem genetik özelliğidir, hem de toplum ona bunu uygun görmüştür. Zenginliğin getirdiği tüm ayrıcalıklara rağmen farklı olmak fakiri de zengini de vurabilir.
G.P. 09
9 Ağustos’ta, Londra yanıyor, zamanın başbakanı David Cameron “tamamıyla kabul edilemez, mide bulandırıcı” diye bağırıyorken, Darcus Howe BBC’ye verdiği canlı röportajda torununun nedensiz yere ve sayısız kere polis tarafından aranmasından ve global çapta insan kitlelerinin ayaklanmasından bahsediyordu. Bu sırada, dünyanın bir tarafında mallarının el konulmasına ve maruz kaldığı taciz ve aşağılamaya karşı kendini benzin dökerek yakan sokak satıcısı Mohammed Bouazizi’nin başlattığı Arap Baharı, diğer tarafında ise Wall Street borsasının etrafını saran kendini %99 olarak adlandıranların başlattığı işgal hareketi devam ediyordu. 2013’de Brezilya ve Türkiye, 2017’de Meksika, Venezuela ve İran, 2019’da Ekvador, Fransa, Kolombiya, Lübnan, Şili ve Hong Kong benzer protestolar yaşadı.
Tüm bu olaylarda nedenler ve aktörler, tarihsel ve politik çerçeve belirli farklılıklar gösterdi. Ama bir şey var dı ortak olan: Şaşkınlık.
Protestocunun, polisin, bankacının, sunucunun, yöneticinin ve başbakanın şaşkınlığı. Bazıları için en beklenmedik sürpriz, diğerleri içinse nadir hissedilen bir dehşet duygusu.
Arka planda akıp giden sıradan günlere karşı açılan pencerede ortaya çıkan kaosun şaşkınlığı. Birkaç günlüğüne de olsa yerin ayaklanmasının ve üstündekini yerle bir etmesinin şaşkınlığı. Protestocunun polisin gözüne dik dik bakabildiği; kronik olarak dışlanmanın ve bastırılmış utancın sistematik aklı yenebildiği; üstten bakılınca görünmeyen baskının, hiyerarşilerin açtığı yaraları patlattığı; görünmezin görünür olduğu, sürünenin dikleştiği; siyahın beyazla, yaşlının gençle, kelebeğin yılanla, kurbağanın fareyle sarılıp iktidarı yerle bir ettiği birkaç günün şaşkınlığı.
Duygunun akılla haksız r ekabetinde kazandığı o birkaç gün.
G.P. 07
İnsan rasyoneldir. Aklını kullanarak kendine yarar sağlayan davranışlarda bulunur. Hayvan dürtüseldir. Aklı yoktur, dürtüleri ile hareket eder. İnsan hayvandan üstündür, çünkü akıl dürtüler den üstündür.
Son 40 yılda psikoloji ve davranışsal iktisat alanında yapılan çalışmalar bu hiyerarşik mantığın çok da basit kanıtlanamayacağını gösterdiler. Bu çalışmalardan bazılarına göre insanlar kararlarını çoğunlukla hızlı düşünme yolu ile ve aklına ilk gelene göre alıyor. Aklına ilk gelen de genelde klişeler, güçlü anılar, yani dürtüleri tetikleyen uç olaylar olduğundan, insanlar sıklıkla dürtüsel davranıyor ve akıldan sapan sistematik hatalar yapıyorlar.
Bu tip davranışlar belirli bir kavramsal çerçeve içerisinde hata ya da arıza olarak tanımlanabilir. Ama hangimiz böyle hatasız, tatsız, belirli ve monoton, yani rasyonel bir dış gerçeklikte yaşamayı ister ki? Sezgilerimizi takip etmek, zaman zaman yolu uzatsa da, bizi istediğimiz gerçekliğe götürmeye yetmez mi?
Doğu, G.P. 07’de, rasyonele radikal muhalefet hallerini ve mekanlarını resmediyor. Dış gerçeklikten kopmanın paralel hayallerle mümkün olduğu yerleri; kollarını kaldırmadan dans eden, kıçını oynatmayan, ritimsiz sıra dışı adımlar atan, sarılan öpüşmeyen canlıları; ne ve neden olduğundan bağımsız, aklın almasının gerek olmadığı anları; kasların yerli yerine oturduğu, genelde duyguların ayaklanıp beslendiği ana aktör olunan sahneleri. Kimliksiz, bütünsüz, formsuz. Her canlının farklı ve denk hissettiği.
Özgür ama ne tutarlı ne de gerçek.